Ekonomi yazarı madde madde sıraladı: TÜİK çabaladıkça nasıl battı
Nasıl Bir Ekonomi yazarı Alaattin Aktaş, TÜİK’in yaptığı açıklama ile “çabaladıkça nasıl battığını” madde madde sıraladı.
İşte Alaattin Aktaş’ın o yazısı;
“Enflasyonda kaç yanlış bir doğruyu götürür?
Liselere ya da üniversitelere giriş sınavlarının değişmez kuralıdır; belli sayıdaki yanlış, bir doğruyu götürür. O yüzden de öğrencilerin doğruluğundan emin olmadıkları yanıtları vermemeleri gerekir. Belki doğrudur diye verilecek bu yanıtlar, yanlış çıktığı takdirde birikir, birikir ve bir doğrunun da yok olmasına yol açar.
TÜİK’in iki yılı aşkın süredir açıklamadığı madde fiyatlarının ne olabileceğine ilişkin bir çalışma yaptım ve bunu iki gün önce yazdım. Bazı kalemler için dün de izah ettiğim gibi ancak yaklaşık fiyat hesaplanabilir, bazı kalemler için ise nokta atış yapmak ve tam fiyatı vermek mümkün. Detaylar önceki iki yazımda var zaten.
TÜİK Başkanı Erhan Çetinkaya önceki gün gazetelerin Ankara temsilcileriyle bir araya geldi ve enflasyon konusundaki eleştirileri yanıtladı. Toplantıda kuşkusuz madde fiyatlarıyla ilgili benim yazımın üstünde de duruldu; ya da durulmuş demeliyim, çünkü toplantıda ben yoktum.
Öncelikle şunu belirteyim; TÜİK Başkanı benim bu köşede 8 Temmuz Pazartesi günü yer alan yazımda yer verdiğim madde fiyatlarının doğru olmadığına ilişkin bir ifade kullanmadı, zaten kullanamazdı.
Çünkü yazdığım fiyatların tartışılır bir tarafı yoktu.
En fazla grup bazında yer alan ürünlerin bazılarındaki fiyat değişiminin bir miktar farklı olduğu dile getirilebilir ve buna göre de fiyatın yazdığımdan bir miktar farklı dikkate alındığı söylenebilirdi.
Bazı kalemlerde ise; ki örneğin doktor muayene ücretinde, örneğin kirada, örneğin yurt ücretinde farklı bir fiyat verilemezdi. Çünkü bu kalemlerin hesaplamasında “Acaba” denilecek bir durum yoktu.
Aslında yaptığım hesaplama birkaç kalem için yanlış olsa ne olur ki… Önemli olan büyük fotoğraf!
Çabaladıkça batmak buna denir!
Biraz önce de vurguladım, TÜİK’in yazdığım fiyatları kabullenmekten başka çaresi yok, çünkü bu fiyatlar doğru. Toplantıda tabii ki bu fiyatları niye açıklamadıkları soruldu.
Bu konudaki gerekçeleri okudukça doğrusu ne diyeceğimi bilemedim!
Farklı fiyat: Fiyatları gizlemedeki klasik gerekçe belli. Örneğin domates fiyatı Van’da şu kadar, İstanbul’un lüks semtinde şu kadar, biz bir anlamda ortalama alıyoruz, o zaman da İstanbul’daki vatandaş bu fiyata domates nerede diyor ve verilerimize inanmıyor, deniliyor.
Yani özünde “Vatandaş açıkladığımız verinin ortalama olduğunu anlamıyor” denilmiş oluyor. Bu konu izah edilirken “anlatıcılığı olmayan fiyatlar” gibi ne anlama geldiği pek belli olmayan bir ifade kullanılıyor. Oysa merak edilmesin, vatandaş ortalama fiyat nedir, bunu anlar! Yani bu yaklaşım yanlış!
Son fiyat: Bir diğer gerekçe son fiyatın akılda kalacağı varsayımı. TÜFE kapsamındaki mal ve hizmetlerin fiyatı ay ortalamasındaki düzeyi gösterdiği için son fiyata göre kıyaslama yapılıp açıklanana inanılmayacağı belirtiliyor. İyi de belki son fiyat düşük olur ve akılda o kalır. Bunu izah etmek herhalde zor olmasa gerek. Fiyat açıklamamanın bir gerekçesi de buymuş. Yanlış!
Diğer ülkeler: Gelişmiş Batı ekonomilerinin hiçbirinde fiyat açıklanmıyormuş. Yıllık enflasyonu zaten bizim aylık enflasyonumuz kadar olan ülkeler fiyat açıklasa ne olur, açıklamasa ne olur. Bu gerekçe de yanlış!
Kapsam genişledi: Bir başka gerekçe veri sayısının çok artmış olması. Bu durum izah edilirken düşük bir cümle kurularak şöyle deniliyor:
“Çünkü 2022 öncesi İTO gibi sadece saha verisi ile (bakkal, manav, pazar…) 2020 yılından başlayan çalışmalarla artık toplam verinin yüzde 50’si dijital olarak toplanıyor ve veri miktarı kat kat arttı.”
Biliyorum cümle bozuk ama aynen böyle.
Ayrıca oradaki 2020 yılı 2022 mi olacaktı, belli değil.
Yani özensizlik, yani bir yanlış daha!
Matematik bilmemek: Ne denilmek istenildiği pek anlaşılmayan bir izahta bulunulurken basit bir matematik işlemi hatasına düşülüyor. Onlarca, yüzlerce istatistikçi ve matematikçinin çalıştığı bir kurum böylesine basit bir hatayı nasıl yapar, anlaşılır gibi değil. Söylenen şu:
“Fiyat artışı 30-2/2=14 kat iken 60-2/2=29 katmış gibi yansıtılsın diye bekleniyor.”
Matematikte işlem sırası önce bölme ve çarpma sonra toplama ve çıkarma şeklindedir. Yani önce 2’ler 2’ye bölünür ve 1 sonucu elde edilir, 30’dan ve 60’dan 1 çıkarılınca da sonuç 29 ve 59 olur. TÜİK bunu bile hatalı yapmış; büyük özensizlik ve yanlış!
Çok çalışma gerekliliği: Son gerekçe ise öncekileri adeta mumla aratıyor… Enflasyon hesabının diğer ülkelere göre çok erken açıklandığı belirtildikten sonra “Hesap ucu ucuna yetişirken, kalkıp bir de anlatıcılığı (ne demekse) olmayan fiyatlar ‘hesaplamaktan’ vazgeçtik, bu yüklü, ağır ve dünyada kimsenin yapmadığı bir iş” deniliyor.
Durun bitmedi! TÜİK Başkanı, fiyatları açıklamak için bir gün daha çalışmak gerektiğini söylüyor. Çalışın!
Bu konu sosyal medyada “TÜİK hesap yaparken herhalde hâlâ facit kullanıyor, bilgisayar bağışlama kampanyası başlatalım” şeklinde espri konusu bile oldu.
Sanırsınız TÜİK’te excel programı hiç kullanılmıyor ve madde fiyatı açıklamamak “Daha çok çalışmamız gerekir” gerekçesine dayandırılıyor… Yanlış ki ne yanlış!”
TÜİK BAŞKANI NE DEMİŞTİ?
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Başkanı Erhan Çetinkaya, TÜİK Toplantı Salonu’nda basın kuruluşlarının Ankara temsilcileri ve ekonomi haber müdürleriyle bir araya gelerek, enflasyon hesaplamalarına ve eleştirilere yönelik soruları yanıtladı.
Haziran ayıyla enflasyonun iniş sürecine başladığını izlediklerini ifade eden Çetinkaya, enflasyon hesaplamalarına ilişkin tartışmaların devam edeceğini öngördüklerini, bunun algı yönlendirmesine açık bir konu olduğunu, bu sebeple de doğru bilgiyi anlatmak için toplantıyı organize ettiklerini söyledi.
Çetinkaya, TÜFE’nin, tüketim harcamalarına konu olan mal ve hizmetlere ait fiyatların genel düzeyinde zaman içerisinde meydana gelen değişimi ölçtüğünü ifade ederek, endeksin Türkiye hanehalkının ortalama harcama alışkanlıklarını temsil eden sabit bir mal ve hizmet sepetine dayandığını ve tüketicilerin karşılaştığı perakende fiyatlarındaki ortalama değişimi ölçtüğünü belirtti.
TÜFE’nin yaşam maliyetlerini ölçmediğiyle ilgili bazı mecralarda tartışmalar yaşandığına işaret eden Çetinkaya, TÜFE ile yaşam maliyeti endeksinin farklı kavramlar olduğunu, TÜFE sabit bir mal ve hizmet sepetinin maliyetindeki değişikliği ölçerken, yaşam maliyeti endeksinin sabit bir “refah” düzeyinin maliyetindeki farklılıkları yansıttığını vurguladı.
TÜFE’Yİ AYLIK 600 BİNİN ÜZERİNDE FİYATI DERLEYEREK HESAPLIYORUZ
TÜİK Başkanı Çetinkaya, madde fiyatlarının yayımlanmasını durdurmalarına ilişkin eleştirileri şöyle yanıtladı:
“TÜFE’yi Türkiye genelinde aylık 600 binin üzerinde fiyatı derleyerek hesaplıyoruz. Bu sonuçları dünyada en erken açıklayan ülkelerden biriyiz. TÜFE’yi her ayın 3. iş günü kamuoyu ile paylaşıyoruz. Bu fiyatların yaklaşık 300 bini marketlerden alınan kasa fiyatlarından oluşuyor. Bu da ayın sonunda toplanıyor. Söz konusu hesaplamaların açıklanma tarihi olan ayın 3’üne yetişmesi çok zor. Enflasyon, 600 bin fiyatın ağırlıklı ortalaması alınarak toplulaştırıldığı bir hesaplamadır. Bir madde veya hizmetin çeşitlerinin ortalaması alınmaktadır. Örneğin Van’daki bir domates ile İstanbul Etiler’deki çeri domatesin fiyatı aynı olabilir mi? Bunların fiyatlarının ağırlıklı ortalamaları alınarak toplulaştırılan fiyatlar enflasyon hesaplamasında kullanılmaktadır. Madde sepeti olduğu yerde duruyor, madde sepetini gizlemek kimsenin yetkisinde değildir, yayınlanmayan tablolar madde fiyatlarıdır. Geçmişte açıklanan madde fiyatlarının bir gösterge niteliği yoktu. Madde fiyatlarının açıklanması için ekstra bir gün daha çalışma yapmak gerekiyor. Bu sebeple artık gösterge niteliği taşımayan bu fiyatları yayınlamıyoruz.”
HAKSIZ ELEŞTİRİLERE MARUZ KALIYORUZ
Çetinkaya, Avrupa Birliği’ne (AB) üye ve aday ülkeler, EFTA ülkeleri, ABD ve Kanada istatistik ofislerinin internet siteleri de incelendiğinde madde düzeyinde tüm fiyatları yayınlayan herhangi bir ülke bulunmadığına dikkati çekerek, Kurumun bu anlamda haksız eleştirilere maruz kaldığını bildirdi.
Basına yansıyan haberlerde endeks zaman içerisinde yürütülerek madde sepetindeki bazı fiyatların hesaplandığını ifade eden Çetinkaya, şu değerlendirmede bulundu:
“Yumurta, doktor muayenesi fiyatları denildiğinde toplulaştırılmış bir fiyattan bahsediliyor. Örneğin bugün (dün) basına yansıyan bir haberde 2,57 lira yumurta fiyatı ifade ediliyor. Gezen tavuk yumurtası 5 lira. Ama 30’lu yumurtaların tanesi 2 lira. Tüketim ağırlıklarına bakıldığında vatandaşların çoğunlukla 30’lu yumurta tükettiği görülüyor. Ortalama toplulaştırılmış fiyatlara bakıldığında yumurta için 2,57 lira gayet mantıklı bir fiyat. Olay bir süre sonra teknik hesaplamalardan çıkıp algı yönetimine giriyor.”
TÜFE’nin, Eurostat standartlarına yüksek derecede uyumlu olarak hesaplandığına dikkati çeken Çetinkaya, “Geçen yıl doğal gaz desteği sağlandığı dönemde TÜİK olarak ‘hükümetin lehine rakamları açıklıyoruz’ diye sosyal medyada yemediğimiz dayak kalmadı. Halbuki doğal gaz sıfırlandı ve herkesin cebine yansıdı. Bu desteğin endeks hesaplamalarında yer alıp almama konusunu Eurostat’a sorduk. Söz konusu indirimli fiyatların TÜFE içerisinde hesaplanması gerektiğini belirtti, biz de TÜİK olarak hesaba dahil ettik.” diye konuştu.
ENAG TARAFINDAN YAYIMLANAN ORANLAR GERÇEĞİ YANSITMAKTAN UZAK
Çetinkaya, TÜİK ile ENAG’ın açıkladığı enflasyon rakamlarına ilişkin de değerlendirmelerde bulunarak, ENAG’ın internet sayfasından erişim sağlanan metodoloji dokümanında hesaplamalarda geçerli olan yöntem ve uygulamalara ilişkin bilgiler paylaşılmadığını ifade etti.
ENAG tarafından yayımlanan aylık TÜFE oranlarının gerçeği yansıtmaktan oldukça uzak olduğunu dile getiren Çetinkaya, endekslerinin sadece 4 yıla yakın bir dönemde piyasa fiyatlarından ortalama 2-3 kat uzaklaştığının görülebildiğini kaydetti.
Bir araştırmanın Türkiye genelini temsil edebilmesi için uygun örnekleme yöntemlerinin kullanılması gerektiğinin altını çizen Çetinkaya, şunları kaydetti:
“TÜİK ve ENAG verileri arasındaki farkı, kira fiyatları hesaplamalarında görebiliriz. TÜİK tarafından takip edilen kira fiyatları için diğer tüm mal ve hizmet fiyatlarında olduğu gibi sabit tanım ve kalitede seçilmiş olan 5 binin üzerinde konutun aylık kira değeri izlenmektedir. ENAG ise kira fiyatlarını emlak sitelerinden doğrudan almakta ve kira artışını her ay tüm kiracıların ev değiştirmiş olduğu varsayımı üzerinden hesaplamaktadır. ENAG, her ay tüm kiracılar yeni bir eve taşınıyormuşçasına hesaplama yapıyor, internet üzerinden her ay gözlemlediği artışları yanlış şekilde üst üste ekleyerek şişirilmiş bir zam hesabı yapıyor. Bu örnek ENAG’ın TÜFE metodolojisinden ne kadar uzak olduğunu sadece kira maddesinde dahi ortaya koymaktadır.”
Çetinkaya, TÜFE ile İTO İstanbul Ücretliler Geçinme İndeksi arasındaki farklılıklara yönelik yorumları da değerlendirerek, İTO’nun söz konusu hesaplarının metodolojisini 30 yıl önce TÜİK’ten aldığını ancak bu yöntemlerin artık eskidiğini ifade etti. Öte yandan söz konusu hesaplamalarda İTO’nun TÜİK’in çok küçük bir modelini kullandığını, kapsamının da TÜFE’ye göre dar olduğunu belirtti.
Yöntem farklılıklarının hem ana grup oranlarında hem de geçinme endeksi ve TÜFE oranlarında ayrışmaya neden olduğunu ifade eden Çetinkaya, bu ayrışmanın düşük enflasyon olduğu dönemlere kıyasla yüksek enflasyon olduğu dönemlerde daha fazla dikkati çektiğini, sürekli değişen tüketici alışkanlıklarına paralel olarak değişen madde sepetlerinin 2 endeks arasında oluşan farkın artmasına neden olduğunu söyledi.
ŞİRKETLER FAHİŞ KARLA ELDE EDİYOR
TÜİK Başkanı Çetinkaya, akademik çalışmalara göre, Türkiye’deki şirket karlarının enflasyonu yukarı taşıyan bir etkiye sahip olduğuna dikkati çekerek, “Türkiye’deki şirketler enflasyonist ortamı kullanarak normalde alması gereken karlardan daha yüksek fahiş karlar elde ediyorlar. Enflasyondan bağımsız şirket karlarına bağlı bir fahiş fiyat artışı var. Bu etki, pandemi sonrasından itibaren gözlemleniyor.” dedi.
DÜNYADA NASILSA TÜRKİYE’DE DE ÖYLE HESAPLANIYOR
Ülkelerin resmi kurumlarının açıkladığı enflasyon ile algılanan enflasyon arasındaki rakamlara bakıldığında Türkiye’deki rakamların diğer ülkelere kıyasla birbirine en yakın oranları yakaladığını anlatan Çetinkaya, “Algılanan enflasyona ilişkin hususlar Türkiye’ye özgü olmayıp, gelişmiş ülkelerde de aynı durum görülmekte ve bu durum Eurostat tarafından ifade edilmektedir. Örneğin son 20 yıl boyunca AB’de hissedilen enflasyon açıklanan enflasyonun ortalama 5 katı düzeyinde seyrederken Türkiye’de 2 katı düzeyinde seyretmiştir.” bilgisini paylaştı.
Çetinkaya, dünyada enflasyon nasıl hesaplanıyorsa Türkiye’de de öyle hesaplandığını belirterek, “TÜFE ve Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) arasında oluşan fark da sadece Türkiye’ye özgü değil.” diye konuştu.
Söz konusu makasın 2021 yılı başından itibaren tüm dünyada gözlendiğini aktaran Çetinkaya, “TÜİK’i IMF Türkiye Masasına şikayet etmişler, orada bir şeyler mi dönüyor diye. IMF Türkiye Masası şefi geldi, hesaplamalarımıza baktılar. Sadece Türkiye’de değil dünyada diğer ülkelerde de ÜFE’nin TÜFE’nin üzerine çıkmış olduğunu fark ettiler ve ‘Biz bunu araştıralım’ diye gittiler. Yakın zamanda derecelendirme kuruluşları da istatistikleri inceledi, onlar da tatmin edici yanıtları alarak döndüler.” ifadelerini kullandı.
BAZI ZAMLAR TEMMUZ AYI ENFLASYONUNU ETKİLEYECEK
TÜİK Başkanı Çetinkaya, memur zamlarının belli olduğu haziran ayı TÜFE rakamlarının beklentilerin altında geldiğine yönelik eleştirilere de yanıt vererek, haziran ayı sonunda açıklanan zamların hemen haziran ayı TÜFE rakamlarına yansıyacağı yönünde yanlış bir algı olduğunu belirtti.
Haziran ayının, enflasyona 20-40 yıllık uzun seride bakıldığında en düşük enflasyon ayı olduğunu ifade eden Çetinkaya, sözlerini şöyle tamamladı:
“Çünkü tarla ürünleri çıkmaya başlar. Dolayısıyla bu bir normalleşmedir. Zamlar haziranda duyurulmakla beraber geçerlilik tarihi temmuz. Hazirandan bu yana ötelenen bazı zamlar temmuz ayı enflasyon rakamlarını etkileyecek. Kurlar da Türkiye’deki enflasyon belirleyicilerinden biridir. Kurdaki stabilitenin aylık enflasyon üzerinde ciddi bir etkisi var, enflasyonun artışını baskılıyor. Kur düşse bazı maddelerde fiyat gerilemeleri olabilir.”
patronlardunyasi.com