Sessizliğin korkutan sesi

MÜJDE IŞIL- John Krasinski korku türüne “Sessiz Bir Yer” ile yeni bir soluk getirince, sese duyarlı yaratıkların dünyayı ele geçirdiği bir zamanda geçen hikâyesi de üç filmlik seriye dönüştü. İlk filmde istiladan sonrasını, ikinci filmde de ilk filmin devamını anlatan seride, üçüncü film istila gününe odaklanıyor.

Aslında ikinci filmde, istilanın başladığı anı şok edici, kısacık bir sahnede izlemiştik. “A Quiet Place: Day One/Sessiz Bir Yer: Birinci Gün”, gürültünün ortalama 90 desibel olduğu New York merkezine taşıyor hikâyeyi. Yine ve yeni bir kadın karakterle yeni bir macera başlatırken Djimon Hounsou’nun karakteriyle de ikinci filmle bağ kuruyor. Hikâyenin başkahramanı, babasından miras hastalık nedeniyle tedavi gören Sam. Hastaneden New York merkeze indiği gün, yaratıkların istilası başlıyor. Herkes şehri terk etmeye çalışırken o, pizza yemek için Harlem’e doğru gidiyor, kedisi Frodo’yla.

Film, H.G. Wells’in “Dünyalar Savaşı”na nazire yaparken 11 Eylül saldırılarını ve o dönemki ruh hâlini yad ediyor. İstila sahnesinde 11 Eylül’ü hatırlatırcasına, duman ve enkaz yüzünden kimsenin ne olduğunu anlamadığı bilinmezlik hâkim. Yaratıkların belirmesiyle hakikaten insanı koltuğunda zıplatan bir gerilim oluşuyor. Sam’in yıkılmış şehirdeki yolculuğu, kedisinin de bir kâşife dönüşmesi, hikâyeyi sürüklüyor. Detaylı yazılamamış Eric karakterine rağmen ikilinin fırtınada bağırdıkları sahne harika. Ancak filmin özellikle ortasında fazlaca klişe kullanılması ivmeyi düşürüyor. Onca klişeden sonra bağlandığı finali ise çok duygusal ve etkileyici; belli ki devamı gelecek.

Nicolas Cage’in son dönemdeki en sevilen filmlerinden “Pig”in senarist ve yönetmeni Michael Sarnoski, John Krasinski’den devraldığı bayrağı başarıyla taşımış. “12 Years a Slave” ve özellikle “Us”ta hayran kaldığımız, bu sene Berlin’de jüri başkanı olan Lupita Nyong’o, karakterinin ruh hâlini sessizce anlatmakta çok başarılı.

Gelecek de gelecek

Uluslararası bilim kurgu festivallerinden ödüllerle dönen “Bir Zamanlar Gelecek: 2121”in yönetmeni/senaristi Serpil Altın, ilk ve ödüllü uzun metraj bilim kurgu yönetmenimiz. Kıtlığın neden olduğu distopik bir atmosferde geçen yapım, Türkiye’nin ilk sürdürülebilir film girişimi. Altın filmi yaparken “1984”, Yunan Tuhaf Dalgası, Yorgos Lantimos, Wes Anderson ve Jean Pierre Jeunet filmlerinin görsel estetiği, pandemi döneminde yaşananlar ve Salvador Dali’nin “Three Sphinxes of Bikini” eserinden ilham aldığını ifade ediyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

xxx